28 Şubat 2017 Salı

1 mart sisilesi

Evet uzun zaman oldu ..
Yaşantımın bu zamanına kadar hayatımda tanıdığım en büyük ve en başarılı öğretmen olayı döngüyü en iyi ve ayrıntısına kadar anlatmayı başaran hocam ; zaman oldu zaman aslında çiğ bir balığı suyla,tuzla,buharla ve kızgın yağda pişiriyor .
Pişmanlıklar ,yanlış kararlar ,aşklar ,zamansız sözler sizi hayatta belli bir seviyeye çekiyor .
Hani insan sarafı derler ya sanırım öyleyim  öylemiyim belkide değilim böyle olduğumu düşünürken
Hayat arenasında mağlup olacağım ama bir şey öğreneceğim bir şey yaşayacağım . Bunları neden yazıyorum? Sen bunları neden okuyorsun? Neden zamanımı 0 ve 1 den oluşan bu makineye yüklüyorum ben niye bencil olmuyorum ? Çünkü insan paylaşmak istiyor bu doğasında var malesef hayatımda olup biteni anlatarak aslında zaaflarımı ortaya çıkarıyorum ama bir yanım konuşmak istiyor .

24 Eylül 2015 Perşembe

Kristof Kolomb Osmanlı Casusu muydu?

 Amerika’yı keşfeden Christophoro Colombo (meşhur adıyla Kristof Kolomb), Osmanlı idaresi altındaki Sakız adasında dünyaya gelmiş, sonradan Cenova krallığı emrine girmiş bir denizcidir. Daha önceden birkaç defa İstanbul’a geldi ve Türk denizcilerinin emrinde çalıştı. Bu arada müslüman denizcilerinin kitaplarından, dünyanın yuvarlak olduğunu ve devamlı olarak batıya gidilirse, yine aynı yere gelineceğini öğrendi. Fakat en önemlisi, kendisinin Amerika kıtasına ulaşmasından 30 sene önce, Doğu Amerika sahillerindeki Antil adalarına ulaşan, Osmanlı denizcilerinden Pîrî Reis’in hatıralarını ele geçirmesi oldu. Pîrî Reis hatıralarında, Batı Afrika sahillerinden denize açıldıktan sonra şiddetli lodos fırtınalarına yakalanarak, günlerce batıya doğru sürüklendiklerini ve Arab denizcilerinin Antilya dedikleri adalara ulaştıklarını, burasının gayet zengin ve insanlarının medeni bir memleket olduğunu yazmaktaydı. Bunları okuyan Kristof Kolomb, burasının Hindistan’a ait adalar olduğu kanaatine vardı. O tarihlerde sefalet içinde yaşayan Avrupalılar, kısa yoldan zengin olmak için, zenginliği ile meşhur olan Hindistan’a ulaşmak ve buranın servetlerine sahip olmak istiyorlardı. Fakat, bu çok zordu. Çünkü, arada Osmanlı devleti vardı ve onu aşıp Hindistan’a ulaşmak imkansızdı. İşte Kristof Kolomb’un bu öğrendiklerini, Cenova kralına anlattı, fakat ona kimse inanmadı. O da İspanyaya giderek, kraldan yardım istedi ve eğer kendisine üç parça gemi tahsis ederse, batı yolunu takip ederek Hindistan’a ulaşıp, orasının zenginliklerini kendisine getireceğini vadetti. Nihayet İspanya kralı Ferdinand ona istediği üç gemi ve 87 gemiciyi temin etti. Fakat kendisinden şüphelendiği için en güvendiği adamlarından Juan de la Cosa’yı onu takip etmekle vazifelendirdi. Daha sonra bu yeni kıtaya ismini verecek olan Amerigo Vespucci de onlarla beraberdi. Bu birinci seyahat sonunda ilk rastladıkları adaya San Salvador adını verdiler. Fakat buralarını hâlâ doğu Asya sanıyorlardı ve Küba adasına geldiklerinde burasını Japonya zannederek, İspanyolca Japonya manasına gelen Jubana (Khubana okunur) dediler. Bu ilk seyahatten fazla bir servete elde edemeden döndüler. Kolomb, bu seyahatle ilgili bilgileri dönüşte İstanbul’a ulaştırmıştı.  İkinci seyahate daha kalabalık gidildi. Bu sefere 17 gemi ve 1700 kişi katılmıştı. Küba sahilleri ve civar adalarda keşifler yapıldı. Fakat umulan olmadı ve krala vadedilen servetlere rastlanamadı. Aslında, o civarda büyük bir servet yatıyordu, fakat Kolomb, silahsız yerlilere saldırmayı men etmiş, böylece İspanyol korsanlarının hevesleri kursaklarında kalmıştı.Daha fazla servet bulunur ümidiyle yapılan üçüncü seferden de fazla bir şey elde edilemedi. Kolomb, yerlilere saldırmak, yağma ve katliamlar yapmak isteyen İspanyol denizcilere mani oluyordu. Bunun üzerin orada, kendisinin garip tavır ve kararlarından  şüphelenen ve Osmanlı hesabına casusluk yapmakla itham eden, İspanya Kralını bu sefer sırasında temsil eden Bobadillo tarafından  tutuklandı, bütün evrak ve haritalarına el konuldu ve zincire vurularak İspanya’ya gönderildi. Bu sefer sırasında da, Amerika sahillerin haritaları ve kıymetli birçok bilgiler, çoktan İstanbul’a ulaştırılmıştı. Nitekim o tarihlerde Pîrî Reis ünlü dünya haritasını, Kolomb’un gönderdiği bilgilere dayanarak yapmıştı. Kristof Kolomb, İspanya’ya dönüşünde, Osmanlı hesabına casusluk suçlamasıyla Sevilla’daki Las Cuevas manastırına hapsedildi. Burada iken bir yakınına yazdığı mektubunda; “Öyle bir duruma düştüm ki,  en alçak insanlar bile bana hakaret etmeye kendilerinde hak görüyorlar. Hindistan’ı (Amerika kıtasını kastediyor) ele geçirip Osmanlılara teslim etseydim, onlardan kimbilir ne büyük mükafat görürdüm. Bununla birlikte, bu dünyada böyle bir haksızlığı hoş karşılamayacak kimselerin var olduğuna inanıyorum.”Nitekim ümit ettiği gibi, kısa bir süre sonra, birilerinin müdahelesi sonucu serbest bırakıldı. Kuvvetle muhtemeldir ki, kendisinden, çok kıymetli bilgileri alan Osmanlı denizcileri onun serbest bırakılmasını sağlamışlardır.

Değersiz Dost

  Bir dost düşünün sizi bir araya getiren getirdiğiğ gibi sevgi ve mutluluk dağıtan bir dost. Bir dost düşünün en zor zamanlarınızda yanınızda olan bir dost sizi yağmurdan,kardan hatta kavuran sıcaklardan koruyan bir dost düşünün.
 Şemsiye insanların bazen en iyi dostu haline gelebilirken son zamanlarda Çin piyasasından nasibini alan bu dost "herhalde Çin'de muson yağmurları bu aralar iyi değil" son zamanlarda kullanılıp atılan, terk edilen bir dost haline gelmiş.

Sefil Henry Miller

 

Hikayemi ilginç buldular.Amerika'da böyle oluyor demek? Tuhaf bir ülke...her şey olabilir  orada.
"Evet,"dedim, "çok tuhaf bir ülke." İçimden, iyi ki orada değilim ve umarım bir daha asla dönmem
diye geçirdim.
"Peki,Yunanistan 'ı neden bu kadar seviyorsunuz?" diye sordu biri.
"Işık ve yoksulluk yüzünden,"dedim.
"Sen romantik birisi,"dedi adam.
"Evet,dedim,"insanın ne kadar az şeye ihtiyaç duyarsa o kadar mutlu olacağına inanacak kadar deliyim.Buradaki gibi bir ışığın varsa bütün çirkinliklerin silindiğine inanıyorum. Ülkenize geldikten sonra ışığın kutsal olduğunu öğrendim: Yunanistan kutsal bir toprak benim için."
 "Fakat halkın yoksulluğunu ,sefaletini görmedin mi ?"
 "Amerika'da sefaletin daha kötüsünü gördüm," dedim."Yoksulluk,tek başına , insanları sefil kılmaz."

(Henry Miller, Marousi'nin Devi. Çeviri: Avi Pardo. Görselde, bir bavul dolusu beş para etmeyen yaşanmışlık, sanırım Beyoğlu civarında bir sahafın önü.)

23 Eylül 2015 Çarşamba

Bazı sözler

"Gereksiz ihtiyaçlardan oluşan koca bir dağ yarattık.Bir şeyler satın alıyoruz sonra çöpe atıyoruz.Aslında boşa harcadğımız şey hayatlarımız. Bir şeyler satın aldığımda veya siz aldığınızda ödemeyi parayla yapmıyoruz . Ödemeyi yaşamımızdan , para kazanmak için harcadığımız zamanla yapıyoruz . Aradaki fark ise şu hayata satın alamazsınız, hayat geçip gider... ve hayatınızı boşa harcayıp özgürlüğünüzü korkutmak korkunç bir şeydir."
 Ne güzel ve anlamlı bir söz insan hak vermiyor değil. "ödemeyi parayla değil para kazanmak için harcadığınız zamanla yapıyoruz" çok doğru kimileri çalışır saatlarce çalışır doktor olur , doktorun vakti değerlidir kimisi çalışmaz işci olur, doktora göre vakti değersizdir ama doktor zamanında ders çalışarak doktor olmuştur..

Başarılı Düsunceler Başarisiz Hayatlar

Ne yapacağımı bilmiyorum lanet olsun !! istediğim dışa vurumu gerçekleştiremiyorum artık yeter diyeceğim ama diyemiyorum hep bir umut hep bir olur düşüncesi aklımdan çıkmıyor ama başaramadığımı her zaman unutuyorum sanki 80 yaşındaki bir dede gibi .
Ama bir gün gelicek gercek potansiyelimi insanlar görücek ve diyecek vay be .. Ben o günü bekliyor olacağım ,ben o gün uyamayacağım ben o gün , hiç kimseyi dinlemiyeceğim .

En çokta hırsımdan korkuyorum sabırsız ve dengesiz hırsımdan .

Bu satırları okuyan birisi ne demek istiyor olabilir ama düşünsenize bunların bir insan için ne kadar önemli olduğunu ne kadar değeri olduğunu eğer internet denilen şu olay 20 yıl 10 yıl sonra yok olmasa bu satırları görüp o anki ruh halimi anlıyacağım o anki durumumu içinde olduğum çıkmazı çok kolay anlıyacağım ve belkide gülüp geçeceğim ...

2Pac Reiz Muslim Baba.

Bu nedir ya bunu yapanı bulmak istiyorum ya da bu kafayı yaşamak istiyorum, evet evet!! bu kafayı istiyorum işte. :)